10 Temmuz 2002 Çarşamba

“SILADAN UZAKTA”

“Şimdi rağbet güzel ile zengine” der bir türkümüz;yazın dünyasında rağbet,posteki-moderin yazarlara,siyasetteyse döneklere.
Ama dünya karşıtlarda oluşuyor ya,aykırılar,ayrık otları da arada varolmayı,üretip türetmeyi sürdürüyor.
Gerçi Fakir Baykurt’un kendisi göçtü,ama onun gibi Köy Enstitülü bir an-babanın değerbilir çocuğu Oktay Şimşek’in Papirüs Yayınevi,ülkemizin içine sokulduğu korkunç koşullara karşın,Baykurt’un 50 yaşındayken Tübingen’de yazmaya karar verip Stuttgart treninde başladığı özyşam öyküsünün 15 yıl sonra,17 Nisan 1994’te Duisburg’da bitirdiği 7.cildini basmayı başardı.
Tepemizde oynanan oyunları,altımıza oyulan tuzakları daha başka gözüpek,açıksözlü,dürüst insanların yanında,öyle uzağa gitmeden,haftada birkaç kez Cumhuriyet’te, Erol Manisalı’nın yazılarında kolayca okuyup anımsayabilirsiniz.
Fakir Baykurt,Erol Manisalı’nın bıkıp usanmadan yinelediği doğruları,gerçekleri 70 yıllık ömrü boyunca en tutarlı,en yalın,en güzel biçimde dile getirmeye çalışmış yazarlarımızdan biridir,biliyorsunuz.
Özyaşam öyküsünün önceki ciltlerini okudunuz mu bilmem? Sıladan Uzakta,binlerce sayfalık bu anı-romanı nasıl tasarladığını,nasıl yazdığını anlatıyor.
“Elli yaşıma girince,yaşadıklarımı yazmaya karar verdim:kişiliğimi oluşturan olayları,katıldığım girişimleri,çevremden gördüğüm desteği,harcadığım çabaları,biriken deneylerimi.Pek çoktur bunlar.
Şu yazdığım sonsöze durmadan çalıştım.Yaşamımı bu derece güzelleştiren asıl nokta,çabalarımın gür oluşu,birikimlerimin önemli oluşudur.Bunlar yazarken geride kalan yıllarımı inceledim.İşte o zaman ayırdına vardım,yaşamım gerçekten güzel.
...
Ellerin kendine kullanacak aklı nasıl olsa vardır,ben gene kendi eksiğime döneyim.Özyaşamımı nasıl yazacaktım?Uzun süre notlar alarak zarflar dolusu gereç biriktirdim.Hangi biçimde yazacağımı bir yandan düşündüm,bir yandan araştırdım.Anı,özyaşam,bunlar ayrı ayrı işler olmakla birlikte,aynı kapıya çıkar.Ama ben anı da,özyaşam da yazmayacaktım.Kendim romancıyım,ama şimdiye dek toplumu yazmayı iş edindim.Kendi yaşamımı romanlaştırmam gerekmezdi.
Aynı zamanda öykücüyüm ben;öykülerden oluşan cilt cilt kitap yaymladım.Önüme koyduğum notları evirip çevirince öyküler yazmanın uygun olacağını gördüm.
Öykü,yazınsal türler içinde benim sevgilimdir!Çekinmeden özyaşam öyküleri yazmayı planladım.
...
Yeryüzünün pek çok ülkesini gördüm.Alnıma değişik ülkelerin güneşi vurdu.Gezdiğim ülkelerde hm toprakları,hem halkları çok sevdim.Bu dünya büyük bir varsıllıktır.Yaşamlarımızın her günü birer cennet olabilir,ama insanoğluna dayatılan cehennemdir.Yeryüzünün yarıdan çoğu kan emicilerin elindedir.Körpe gelinlerin,bıyığı yeni terlemiş damatların,yeni doğan çocukların mutluluğu sömürgenler,buyurganlar elide çarçur olur.Üstelik insanlar okuyup öğrenip gerçeği göreceği,onu değiştirmek için savaşıma katılacağı yerde binlerce yıllık dogmaları afyon lokumları gibi yutarak hem savaşımdan kaçmakta,hem kendi iyiliği için savaşanların ayağını çelmektedir.Bunun ayırdına vardım.İnsanlar nasıl bir sakıncanın içindedir,anlasın diye öğrendiklerimi,bildiklerimi var gücümle yazmayı sürdürdüm.Bu kitapların birer çağrı,daha doğrusu çığlıktır.Sağırları körleri kurtuluşa çağıran bir çığlık!
...
Yurdumuzda ve dünyada sömürü olanca ağırlığıyla,yoğunluğuyla sürüyor.Sömürünün yalnız altını değil,üstünü de çizebilmek için sosyalizmin zorunluğu sürüyor.Cayan caysın ben cayma gereği duymuyorum.60 Yaş Sözleşmesi’nde,başka yazılarımda belirttim,tek kişi kalsam da sosylizme inancım sürecektir.Benim temelim yoksullukla atıldı,ama yapım umut taşlarıyla yükseldi.(...)Hiç kuşkum yok,kitleler hâlinde yeniden çoğalacağız.Biz dünyayı yüzünden,yüzeyinden değil,temelinden değiştireceğiz.Yenileceğiz,yenileceğiz,sonunda yeneceğiz.Bugün olmazsa,yarın kanacağız.
Bahçeler çitsiz
Kilitsiz kapısız bir dünya.”

Cumhuriyet,10.7.2002