7 Nisan 2004 Çarşamba

GÜZELLER GÜZELİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

Geçende,iletişim dostlarımdan Şeyma Arsel,fotoğraflı bir ileti gönderdi:Saygıyla Anıyoruz.Atatürk’ün çok etkileyici görüntüleri eşliğinde kimi sözlerinden alıntılar.
Daha 1936’da,üç yıl sonra savaş çıkacağını,ABD katılana dek süreceğini,onun girmesiyle sona ereceğini;ancak savaştan asıl yengiyle çıkanın SSCB olacağını söylüyor.
Nitekim öyle de oluyor,Rusya Berlin’in yarısı da içinde bütün Doğu Avrupa’yı ele geçirip döve döve,eze eze toplumcu(?) yapıyor.
Peki sonra ne olacak acaba?Onu da söylüyor:Sovyetler Birliği şimdi çok güçlü,ve bizim de yakın dostumuz,ama sonunda DAĞILACAK.
Eh,o da oluyor;bunun gerçekleşmesinden onca yıl önce,bir de yol gösteriyor kurduğu Cumhuriyet’in yöneticilerine:Orta Asya Türk devletleriyle yakınlaşmalı,onlara öncülük etmeliyiz;ulusları birbirine bağlayan sağlam bağlar vardır,bunlardan bir de dil’dir,diyor.
Bakın,daha 30’larda,şimdi yalancıktan ortalıkta dolaştırılan Avrasya kavramı yerli yerinde.
Tarihi, egemenlerin hepimize zorla yutturduğu masallardan arıtabilen araştırmacıların,Rusya’nın başındaki “halk düşmanı” avcısının,neden Çin’e,Mao’ya el uzatmadığını,gidip Amerika ve Batı Avrupa’yla silahlanma yarısına girdiğini;dahası,koşup Hitler’le,yalan olduğunu bile bile,saldırmazlık anlaşması imzaladığını inceleyip araştırdığı günleri görür müyüz dersiniz?
Bu dürüst araştırmacılardan biri,Çetin Yetkin,Otopsi Yayınları için yeni bir çalışma hazırlamış:S.C.F.Olayı.
Mustafa Kemâl, dünyanın hızla önce parasal-siyasal bunalma,ardından 2.Dünya Savaşı’na sürüklendiği;kurduğu partinin başındakilerin,başbakanından son basamaktaki yöneticisine dek yolsuzluğa,buyuruculuğa,eziciliğe yöneldiklerini görüp öbürlerinden daha çok güvendiği Fethi Okyar ve arkadaşlarına Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurduruyor;bütün taslak,tüzük,her şey onun kafasında oluşturulmuş:kemikleşen yapıyı silkelemek,siyasal yaşama eleştiri’yi katmak istiyor.
Ama bu,görüyorsunuz,bugün bile ne bizde olabiliyor,ne dünyanın öbür ülkelerinde:oynanan allı pullu bir kandırmaca,ve onun olanak verdiği korkunç bir soygun,talan.
Nitekim 1930’da olmuyor,olamıyor:bütün karşıdevrimciler,yerleşik düzenciler hemen el ele veriyor,partiye el koyuyor,karşıdevrimi yürürlüğe koymaya girişiyor;ve yeni parti 12 Ağustos’tan 16 Kasım’a dek açık kalabiliyor.
Yeni partinin kuruluş evresinde yaptıkları bir söyleşi sırasında,Mustafa Kemâl,Fethi Bey’e düşüncesini şöyle dile getirmiş,o da günlüğüne geçirmiş:

Beni fırkamız var diye aldatıyorlardı;bir şey olduğunu,mevcudun da ekmek peşinde koşarken halkı incittiğini anladım.
Arada,kitapta en ince ayrıntılarını bulabileceğiniz bir dizi olay.

Yaşananlardan sonra gelip Fethi Bey gelip Mustafa Kemâl’e partiyi kapatmak istediklerini haber veriyor;bunun üzerine Atatürk de soruyor:
Cumhuriyete hizmet böyle mi olur?Çekilmek doğru değildir;her müşkülü yavaş yavaş hallederiz.Yedi senedir tek fırkaya alışan,tekmil hükümet memurlarıyla çalışan,tuhaf ve başka bir haleti ruhiye taşıyan bir teşekkülü bir ay içinde yola getirme imkânı yoktur.
Kendisi ne kadar yetenekli,iyiniyetli,kararlı olursa olsun,adı üstünde demokrasi =halk yönetimi ancak son bireyine dek somut bilgiyle donatılmış toplumda gerçekleştirilebileceği; bu da, şu anda bile dünyanın hiçbir yerinde sağlanamadığı-bile bile sağlanmadığı –için,o güzelim girişim başarısızlığa uğruyor.
SCF’sını oluşturmaya karar verdiği günlerde,bakın ne diyor Hasan Rıza Soyak’a:
Bunalıyorum çocuk,çok büyük bir ıstırap içinde bunalıyorum!Görüyorsun ya,her gittiğimiz yerde mütemadiyen dert,şikayet dinliyoruz.Her taraf derin bir yokluk,maddî,manevî perişanlık içinde...
Fakir Baykurt,Anadolu halkının güzelim diliyle,böylelerine göğsü acımalı derdi;ne yazık ki ülkemiz de,dünya da,güzeller güzeli Atatürk’ten bu yana göğsü acımalı önder göremedi.
Bu değerli yapıt için Çetin Yetkin’i de,basan Cengiz Özakıncı’yı da yürekten kutluyorum.


Cumhuriyet, 7 Nisan 2004