10 Temmuz 2008 Perşembe

“YÜREKLER KÖR”

Cumhuriyet okurları içinde Mustafa Yıldırım’ı tanımayan yoktur sanırım; ünlü Sivil Örümceğin Ağında incelemesini de, 58 Gün, Ulus Dağı’na Düşen Ateş, Azerbaycan’da Proje Demokratiya ve Meczup Yaratmak’ı da yazan oydu; ayrıca çeşitli Anadolu gazetelerine yolladığı yazılarla, televizyondaki konuşmalarıyla hep aynı hedefe yönelikti savaşımı: Anadolu’yu yeniden bağımsız, egemen kılmak.
Bu duyarlı, sorumlu dünya yurttaşı, incelemelerin, romanların, yazıların dindiremediği çığlığını şiirlere de dökmüş, Yürekler Kör adıyla yayımlamış. Gelin oradan aynı adı taşıyan şiiri paylaşalım; şiiri, Felluce’de, Afar’da, Cenin’de paramparça edilen çocuklara adamış:
“Döndürüp başını bakmıyorsa roman / susuyorsa şiir fotoğrafımı gördüğünde / soluğu masalarda kalıyorsa şarkıların / o kitapların her satırı bin yalan
Annem bombanın göçüğünde kaldı / babamı vurdular tarlada koşarken / duyun artık beni, kanıyor bedenim / o sırada siz eğlencedeydiniz
Geleceği kurmuyorsa elleriniz / nasıl çıkacaksınız ahlâksızlıktan / ne bekliyor sizi zalimlerin karanlığında / alçaklar dünyasına borçlu gülmektesiniz
Gün olur sizin de çocuğunuz ağlar / sorar belki kısıp gözlerini / nerede ve hangi keyiflerdeydiniz, der / Samir ezilip kalırken tankların altında / Asu yanarken napalmla cayır cayır
Ne olur bizi de yaz yaz roman / azıcık bizim için de ağla şiir / arada bir bizi söyleyin şarkıcılar / eşkıyadan kurtuluş yok tek başına
Eşkıya gidecek barış doğacak / bzi unutan şiirler ölecek / tüketim romanları yakılacak / ölürken biz kararacak vicdanınız / lekeleneceksiniz sonsuza dek / utanacaksınız… / utanacak
Daha başka ne söylesin ozan? Bir avuç dolar için, ona uzanan kişiye hiçbir zaman kalıcı bir doyum sağlayamayan bu sanal erk için dünyayı kana bulayanlar; insan türünden başlayıp canlı cansız bütün yeryüzü varlıklarının kökünü kazımaya girişenler ne bu çarpıcı dizelerle uyanır, ne başka söze uyarıya kulak asar.
Aslında sorun dönüp dolaşıp, bütün dünya yurttaşlarının temel eğitimden geçirilip kendi başlarına düşünebilen, karara varabilen, vardığı kararları ortak çabayla uygulamaya geçirebilen bireylerin kılınmasına dayanıyor. Gelmiş geçmiş bütün büyük devrimciler bunu amaçladı; yurdumuzda bu temel devrime, binlerce yıllık tarihimizde, bir tek kişi girişti biliyorsunuz: Mustafa Kemâl Atatürk. Ama hem onun, ondan daha çok bizim talihsizliğimiz, tasarladığını tam anlamıyla gerçekleştirmeye ömrü de yetmedi, yaşadığı sürede yanında yöresinde yeterli sayıda gerçek yardımcısı olamadı; en yakın arkadaşları bile, oluşumlarından, eğitimlerinden, dolayısıyla kafa yapılarından ötürü tutucuydular, karşıdevrimciydiler. Bu dediklerimin ayrıntılarını Metin Aydoğan’ın, Çetin Yetkin’in, Yılmaz Dikbaş’ın kitaplarında bütün ayrıntılarıyla okuyabilirsiniz yeniden.
Buna karşılık, Küba’da Fidel Castro ve yakın çevresi, kişilik yapısı, eğitim, amaç ve yöntem birliği açısından birbirine çok uygunmuş; ayrıca Küba halkı, yüzlerce yıllık köleliğe, sömürgeciliğe karşın, kendisine önerilenleri kavramaya yatkınmış ki, 50 yılda binlerce yıllık ataerkil geleneği de, birkaç yüzyıllık anamalcı karartmayı da aşabildiler.
Şimdi bütün dünyanın önünde son can alıcı dönemeç var: insan denen memeliyi bencilliğin doruğuna çıkaran şu araba adlı oyuncak başta, alıştığı, alıştırıldığı bütün sorumsuz, savurgan tüketim araçlarından bundan sonraki ömrü boyunca vazgeçmeye gönüllü olarak karar verip uygulamak! Yoksa, hep yineliyorum, arkamızdan öykümüzü yazacak canlı kalmayacak yerkürede!
Not: Sevgili Atatürk,ölümüne yakın İsmet Paşa’ya:”Aman dikkat, yakın komşularımızla, Rusya, İran,İrak,Suriye ile ilişkileri satın aksatma; buna karşılık, Amerika ile, Avrupa ile hiçbir ikili anlaşmaya girme, ülkemiz büyük zarara uğrar”demiş; ama 1938’den beri,sivil-aseker bütün yetkililer buna hiç aldırmayıp yurdumuzu, bölgemizi şimdi acıklı duruma düşürdüler. Ne ekleyebilirim ki?



Cumhuriyet, Temmuz 2008