23 Ağustos 2006 Çarşamba

MUSTAFA YILDIRIM’IN YENİ KİTABI

Mustafa Yıldırım’ın önceki çalışmalarını, Sivil Örümceğin Ağında’yı, 58 Gün’ü, Ulus Dağı’na Düşen Ateş’i bilmeyen, giderek okumayan kalmamıştır sanırım. Yurdunun ve bütün dünyanın başına örülen çorapları görüp yüreğine ateş düşen bu bilinçli, çalışkan insan, son olarak yine çok önemli bir konuya el atmış: insanların önce beyinlerini tutsak etmek üzere dinsel inançların kullanılması, bu amaçla etkili aracıların (meczupların) yaratılması, bombaların yetersiz kaldığı yerlerde bunlar aracılığıyla mavi gezegenin bütün kaynaklarına el koymaya çalışma. Bu konuyu işleyen yapıtının adı, Yüzyıllık Yanıltma Ustalığı/ Meczup Yaratmak; öbür yapıtları gibi, Ulus Dağı Yayınları basmış.
Bu çarpıcı yapıtı alıp okumanızı özendirmek üzere birkaç alıntı yapayım:
…”Sosyalist sistemin parçalanmasıyla, ABD, özellikle Kafkasya ve Asya ülkelerine girmek istemektedir. Bunun tek yolu da oralara Türkler aracılığıyla girmektir. Bunun için Bodrum’da eski CİA elemanlarının da katıldığı bir toplantı yapılır. ‘Demokrasi Projesi’ adı altında ilişkiler kurulur. Türkiye’de oluşturulan demokrasi dernek ve vakıfları, Amerikalıların Kafkasya ve Asya ilişkilerinde rehber olurlar.
Fethullah Gülen ve çevresi de bu süreci iyi değerlendirir.Işık Evleri-Liseler-Ticaret yapılanmasının içine günlük gazete, yazarları ve sanatçıları kapsayacak vakıflar eklenir. Okullar, Azerbaycan başta olmak üzere bağımsızlığını yeni kazanmış Asya Türk devletlerine yayılır. Said-i Nursi’nin amaçlarına bir bir ulaşılmaktadır.
Daha önceleri komünizme ve dinsizlere karşı öne sürülen Müslüman-Hıristiyan birliği, ‘medeniyetler çatışacak’ propagasındasına koşut olarak, ‘Dinlerarası Diyalog’ adıyla yeniden senaryolaştırılır. 1950-60’ların Nur talebeleri artık önder olmuşlar, bu senaryonun başını çekmek istemektedirler. Fethullah Gülen, Vatikan ile ilişki kurar. İsrail’e karşı Müslüman direnişi aşılanır (bugünse tam tersi dayatılıyor) ve ‘Üç dinin ortak’ mücadelesi geliştirilir. Fethullah Gülen ve çevresi ABD’de de örgütlenir. Şirketler ve bir üniversite kurulur. ABD Dışişleriyle, devlet üniversiteleriyle ilişkiler geliştirilir.
…İlerleyen yıllarda, eski CHP Genel Başkanı, DSP Genel Başkanı, Başbakan Bülent Ecevit de Fethullah Gülen ile ilişki kurar, açıklamalarıyla onu destekler.”
…”Bu arada ABD, dünyaya yayılmanın en önemli aracı olarak dini kullanacağını, Uluslar arası Din Özgürlüğü yasası ve örgütlenmesiyle belli etmiştir. ABD’ Dışişleri’nde kurulan İnsan Hakları Bürosu Din Özgürlüğü Komitesi sorumlusu, Bakan Yardımcısı Harold Hongju Koh Türkiye’ye gelir, Leyla Zana ile görüşür. Diyarbakır’a gider, daha sonra Zaman gazetesine demeç vererek Fethullah Gülen’e sahip çıkar. Amerika’daki Nur hareketi örgütlenmeleri genişler; dernekler, vakıflar kurulur.
2002 yılı sonlarında kurulan hükümetlerde Said-i Nursi’yi sevenlerin bazıları bakan olurken, pek çoğu da kurumların üst yönetimlerinde görev alır.”
Büyük Ozan Goethe’nin sözünü biliyorsunuz: “Nedir en zor şey?görmek gözünün önündekini.” Oysa, asıl zoru, gördüğünü doğru anlayabilmek ve bunu dile getirecek kadar arı duru kalabilmiş olmaktır.
Van’da sevgili Yücel Aşkın’a yapılanları; Şemdinli olayından sonra kurban diye seçilen iki astsubaya ışık hızıyla verilen usdışı cezaları herkes görüyor, dinliyor; en ürkütücüsü, Atatürkçü olduğunu öne süren sivil asker bütün kesimlerin Zati Sungur tarafından uyutulmuş gibi eli kolu dili bağlı susup oturması; boynunu, gözünü kırpmadan kesecek olanlara kuzu kuzu uzatması!
Çok daha acı veren başka bir olguysa, bütün insanlık adına Devrim yapmaya girişenlerin, Avrupalı, Amerikalı acımasız, şımarık sömürgecilerle aynı masada yer alması; Ortadoğu’da sınırlar yeniden çizilmek istenir, Lübnan halkı göz göre göre paramparça edilirken, gülücüklerle el sıkışması.
Bakalım nasıl sürecek bu kanlı oyun?


Cumhuriyet, 23 Ağustos 2006