12 Mart 2008 Çarşamba

SİVAS 93

Genco Erkal, sonunda gerekeni yapmış, oyununu kendisi yazmış,çok da iyi etmiş:; çünkü ne kadar ünlü olurlarsa olsunlar, sömürgeci Avrupa'nın yazarlarının çoğundan da, yerli yazarlık heveslilerinden de ne ona hayır vardı, ne bize.
Adından anlaşılacağı üzere, 1993 Temmuz’unda Sivas’ta oynanan ve 33 değerli cana patlayan kanlı ayaklanma ele alınıyor oyunda; Genco, ulaşabildiği bütün belgeleri, kayıtları, tanıklıkları kullanarak yazmış oyunu; dolayısıyla, 2 Temmuz 1993’te yaşananlar, görüntülü belgeler kayıtlar eşliğinde yeniden karşımıza geliyor.
Pir Sultan Anma Şenlikleri’ni bahane eden karşıdevrimciler, gözümüzün önünde, canlı kayıtlarla, saat saat, adım adım ayaklandılar, güvenlik güçlerinin suskun çekimser onayıyla kenti ele geçirdiler, valiyi de Cumhuriyetimizi koruması gereken orduyu da etkisiz hale getirip Aziz Nesin’i, dahası kendi bilge ozanları Pir Sultan Abdal’ın yontusunu bahane ederek 'kelle isterük' diye avaz avaz haykırdılar iki gün; ve sonunda yine hem polisin hem askerlerin gözü önünde, Madımak Oteli’ni kundakladılar, 33 güzelim insanın diri diri boğdular, yaktılar.
Oyunda, dönemin bütün sorumluları, cumhurbaşkanı, başbakan, yardımcısı, genelkurmay başkanı, kendi ağızlarından, bu kanlı kalkışmayı nasıl besleyip desteklediklerini, cana kıyanları nasıl koruduklarını, bunun için 50-60 yıldır yapageldikleri gibi, nasıl lâf ebelikleriyle herkesi uyuttuklarını bir kez daha gözümüze soktular; soktular ama can gözlerimiz kapalı olduğu için, cam gözümüzle bunu görmemiz o gün olanaksızdı, bugün de öyle.
Oyunun bir yerinde, savcı görevini gereği gibi yapsaydı, eldeki kanıtları tanıkları ciddi olarak inceleseydi, suçlular sorumlular bulunur, böylece örneğin Susurluk’un ve benzerlerinin önü alınırdı, deniyor.
Tepeden tırnağa yanlış ve yanıltıcı: çünkü Susurluk falan anılırken yanında hep derin devlet diye bir kavramdan söz ediliyor; bütün çirkin işleri bu derin devlet döndürüyor. Oysa devletin sığı derini yok; Atatürk gibi bağımsızlığına canını adayanların devleti var, ya da 1938 10 Kasım saat 9.05’ten beri, ABD’ye, sonra ortaya süreceği AB’ye köleliği, uşaklığı seve seve benimseyip uygulayanların devleti var.
Türkler, bütün insanlık tarihi boyunca yaptıkları gibi, Orta Asya’dan ya da Anadolu’dan yola çıkıp Avrupa kapılarına dayanalı beri, Batılının en büyük düşmanı biziz; dolayısıyla yüzlerce yıldır bütün tasarılar, bütün çabalar bizi Avrupa’dan, Anadolu’dan söküp atmaya, oturduğumuz son verimli topraklara yer altı yerüstü zenginlikleriyle el koymaya yöneliktir. Bu derin amacın dışında bir örgüt, tuzak yok Türk ulusunun da, bütün öbür sömürülenlerin de başında.
Bunun en son kanıtlarından birini geçen akşam Kanaltürk’te sevgili Ünal Erdoğan verdi: Batılı sömürgen, yerli sülüklerle el ele vererek, şu ana dek Türk halkının kanıyla teriyle diktiği temel direklerin %75’ini silahsız ele geçirmiş hedef %100 elbet. Bunun en etkili araçlarından biri enerji, elektrik. Şimdi, hepimizin vergileriyle canlarıyla oluşturulmuş hazır kurulu ağı tek kuruş ödemeden kapatıp elektrik üretim ve dağıtım pastasını paylaşmak üzereler; bu pasta tam 30 trilyon dolar!
Gözümüzün önünde sallanan bin bir renkli bez parçaları bu korkunç, eşi benzeri görülmemiş büyük soygunu gizleme, bizi cambaza baktırma amacını güdüyor.
Ülkemizin bu alandaki en büyük yeteneklerinden Genco Erkal¸ doğrusu birey, yurttaş olarak kendisine düşeni kusursuz yerine getirdi; o acı olayı anımsatarak hepimize okkalı birer şamar indirdi. Asker sivil, Cumhuriyetimizi korumak yaşatmak isteyen herkesin suratına indi bu tokat! Uyanırsak ne âlâ! Yoksa ne ülke kalacak., ne de sorun!
Bu çarpıcı oyunun müziği Fazıl Say’ın; giysi Özlem Kaya’nın; kullanılan görüntüler, Nurdan Arca’nın; Meral Çetinkaya, Yiğit Tuncay, Nilgün Karababa, Murat Tüzün, Çağatay Mıdıkhan, Saliha Şirvan Akan oyuna can verenler.
Hepsine yürekten alkış!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder