10 Aralık 2008 Çarşamba

“BÖL VE YUT”

Sevgili Bânû Avar’ın, geçen Mayıs’ta, kâğıt üzerinde sözleşmesi sürerken, izlencesinin son bölümünü kurgularken küt diye işten atılışını anımsıyorsunuzdur sanırım. Aslında bu, Türkiye’de bağımsızlığı, onurlu duruşu savunan her kişi ve kuruma yöneltilen toptan saldırısının bir parçasıydı; daha Ergenekon denen o inanılmaz hukuk ve insanlık ayıbı başladığı gün, küresel harakiri’ye baş koymuş sersemlerin yurdumuzdaki bütün karşıçıkanları susturmaya kararlı oldukları belliydi. Bânû Avar da onlar arasındaydı, çünkü en çok izlenen belgesellerden birini hazırlıyordu; öyle demokrasi, çok seslilik gibi cicili sözlere bakmayın elbet.
Avar, TRT’deki son dizisinin “13 Ülkede Batı Projeleri” başlığını taşıyan bölümünde kullandığı metinleri, Remzi Kitabevi’nin bastığı Böl ve Yut’ta toplamış. Kitabın üst başlığı da çok tanıdık: “Batı’nın politikaları bugün de aynı”. Bakın ne diyor kitabın önsözünde:
“2007’nin birinci döneminde gittiğim 13 ülkenin hâl-i pürmelâli bu kitapta derledim.
İngilizlerin ‘böl ve hükmet’ olarak özetlediği sömürge kuralını kitaba ad olarak seçmiştim. Ama bir ağabeyimin önerisiyle ‘Böl ve Yut’ olarak değiştirdim. Sınırlar Arasında programanın son yolculuk notlarını kapsayan bu kitapta, Ortadoğu’da İngiliz eliyle yaratılan İsrail devletini; Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Afrika ve Uzak Asya’da kopyalama çalışmalarından örnekler sunulmaktadır. Batı emperyalizminin dünyanın çeşitli coğrafyalarında yer alan birçok ülkede ‘Böl ve Yut’ şablonunu nasıl uyguladığını anlatmaya çalıştım. Bu şalon ilk kez Ortadoğu’da İsrail devleti yaratılarak uygulandı.
Kitapta, bu 13 ülkede, benzer metotlar uygulanarak hakların nasıl birbirine kırdırıldığını, komşu devletlerin arasına nasıl kamalar sokulduğunu ve ‘amaca ulaşmak için’ değişmez bir yöntemin, ‘işbirlikçiler’ vasıtasıyla nasıl sahnelendiğini okuyacaksınız.
Emyeryalizmin baskısına başkaldıranları, boyun eğenlerle kıyaslayacaksınız. Gözyaşı ve kana bulanmış ülkelerde iç ve dış ‘bedhahların’ marifetlerinden örnekler bulacaksınız… Ve her ülkede sahneye konulan oyunların şifresinin yüzyıllardır ne kadar benzer olduğuna bir kez daha şaşacaksınız…
Batı’nın ‘Böl ve Yut’ oyunu aslında zayıf temeller üzerinde duruyor. Halkın örgütlü birliği Batı’nın oyununu bozuyor.
O yüzden bunca cefa, işkence, yalan ve kan!
Ama her şeye rağmen tarih, sahnelenen oyunun uzun vadede işe yaramadığını birçok örnekle anlatıyor… Durum, direnen halkların yeni destansı örneklerine şahit olacağımızı müjdeliyor…”
Kapağına sevgili Bânû Avar’ın ışıl ışıl bakışlarını yansıtan bir resminin konduğu kitap, bütün gerçekçi, belgeli yapıtlar gibi, çok karanlık, karamsar sayfalar, bölümler içerse de, coşkulu devrimcilere özgü evrenin yapısında varolan etkiye tepki kuralını eksiksiz bilen bir insanın somut umutlarını da taşıyor, yansıtıyor her zamanki gibi
Gerçi, bu yıl ön sarsıntılarını yaşadığımız anamalcı çöküş, elindeki kandırma araçlarıyla, günde 24 saat, bütün boyalı kanal ve gazetelerle çekilenlerin, çekileceklerin doğru olmadığını yaymayı sürdürse; batışını gizlemek üzere eskiyen Solgun Yüz’ün yerine, kandırıcı Çukulatı’yı geçirse de, asıl hastalık yerli yerinde duruyor: insanların gerçek gereksinmelerini karşılayacak doğal ürünler üretmeden; onların yalan dolanla değil gerçek somut bilgilerle donatılmalarını; herkesin koşulsuz eşit parasız sağlık güvencesine kavuşturulmasını sağlamadan; başka bir deyişle, anamalcı düzensizlik ve kıyımın yerine küresel dayanışma, yardımlaşma, sevgiyi paylaşma düzenini geçirmeye; bunun içinde en azından son bir iki yüzyıldan beri yaptığımız gibi sorumsuz bir savurganlık içinde çılgınca yaşamak yerine, kemer sıkmaya, sorumlu ve ölçülü davranmaya bütün dünyaca yemin etmeden en küçük bir düzelme umudu yok, olamaz da!
İnsanlığın yarın nasıl yaşaması gerektiğine, 2009’da onurlu Devrim’inin 50. Yılı’nı kutlayacak Küba ya da birer ikişer onun inançlı yoluna giren Güney Amerika ülkeleri canlı örnektir. İş işten geçmeden kavrayabilirsek…


Cumhuriyet, 10 Aralık 2008.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder