9 Nisan 2003 Çarşamba

FRİDA

Boşuna dememişler: Parayı veren, düdüğü çalar.
Son zamanlarda gördüğüm insana yakışır filmlerin hepsinde oynayan ya da çeken filme para yatırmışsa, sonuç doyurucu, sevindiriciydi.
Frida da öyle; baş kadın oyuncu Salma Hayek yapıtın gerçekleşebilmesi için parasal katkıda bulunanlardan biri; onun için, yönetmen Julie’yle el ele, gönül gönüle, istedikleri filmi çekebilmişler.
Ressam Frida’nın yaşamını işitmiş ya da okumuşsunuzdur sanırım: yanardağ gibi fışkıran bir yaşama enerjisiyle doğmuş bu sıradışı varlık, talihsiz bir kaza sonucu ölmüyor ama, ömür boyu sürecek sakatlıklara kurban oluyor. Bunları aşmak, onlara teslim olmamak için verdiği savaş göz yaşartıcı, göğüs kabartıcı.Şimdi isterseniz yaşamını anlatan bir kitabı alabilir, ister filmi görmeye koşabilirsiniz; koşmaktan sözediyorum, çünkü soylu, dürüst bir yapıt olduğu; Amerikalıların bayıldığı terimle eğlendirmediği için, çok kısa sürede gösterimden kalkabilir - dilerim yazı basılana dek olmaz bu!
Filme konu olan kitap çok güzel, dürüst yazılmış; çekimöyküsü kusursuz; bu öykünün çekimi havalara uçurucu; çevre düzenlemesi, giysiler, oyuncular, müzik, kısacası her şey dört dörtlük. Salma’nın Frida’ya benzerliği, vurgunluğu, tutkusu tam gerçek sanatseverlerin gönüllerine göre.
Film, aslında, Frida’nın sıradışı yaşamının yanında, insanların, kadınla erkeğin en temel, en can alıcı sorununa değiniyor; daha doğrusu, çok dürüst, saygılı biçimde bu konuyu işliyor: sevgi.
Bildiğiniz, yaşadığınız gibi, iki cins arasındaki sevgi varlığımızın başlangıcı ve temeli; soyut hiç değil; hem tensel, hem düşünsel: Ama tensel olanı evrenden ödünç alsak, bütün öbür canlılarla paylaşsak da, insan denen memelinin bulunduğu evrim basamağında, işin düşünsel, başka bir deyişle öğretisel, eğitimsel yanı çok belirleyici.
Filmin bir sahnesinde , Frida’yla Diego, bağlılığı, evliliği, birbirini aldatmayı konuşuyorlar; kadınların, harakiri yapmak üzere benimsedikleri ataerkil kandırmaca uyarınca, Diego, bir “hekim arkadaşım da doğruladı – o da erkekti mutlaka! – benim cinsel olarak tek bir kadınla yetinmem olanaksız”diyor. Frida da, sâdık değilse bile, vefalı olmasını istiyor.
Ve Diego, başka bir kadınla sevişirken her yakalanışında, avaz avaz bağırıp bunun hiç önemli olmadığını, yalnız bir düzüşme olduğunu söylüyor.
Buradaki çarpıklık, ataerkil, sömürücü, yabancılaştırıcı öğreti dolayısıyla, daha işin başında, terimlerde, sözcüklerde.
Belgesellerde hiç hayvan kardeşlerimizi sevişirken gördünüz mü? nasıl soylular, yüzlerinde ve davranışlarında ne büyük bir incelik var!
İnsan olan insan düzüşmez, sevişir, sayışır; sevgi, saygıya dayanmıyorsa, sevişme, Diego’nunki gibi, ona benzeyen milyarlarca kadın ve erkeğinki gibi, en küçük bir doyum, mutluluk getirmez; durmadan yinelenmesi gerekir, boş bir çabayla.
Yine ataerkil düzensizliğin hepimizi zorladığı ömür boyu tekeşlilik doğaya, evrene aykırıdır belki; ama sayısız benzer terimle anlatmaya çalıştığımız aslında, benim erdemlerin başı, toplamı saydığım kavram, tutarlılık uyarınca, önce kendimize karşı dürüst ve tutarlı olmamız gerekir bütün ilişkilerde, ve elbet sevide.
Filmde Diego korkunç biçimde tutarsız, Frida’ysa gerçek bir tutarlılık anıtı; ve işin acıklı yanıtı, tutarsızlık birincisini bağışlayıp bağrına basmak, bütün kadınlar gibi, hep ona düşüyor! Kadınlara da, erkeklere de, hepimize ne kadar yazık!
Evet, insanın öbür memelilere oranla daha gelişmiş beyni, düşgücü ömür boyu değişik kişilere ilgi duyabiliyor, duyabilir; ama bırakın karşımızdakini, kendimizle tutarlı olabilmek için, aynı anda birkaç kişiyi sevip kucaklayamayız, hele bu eşimizin, sevgilimizin kardeşi hiç olamaz; dahası, onların gözü önünde, sarıldığımız dişinin çocuklarının gözü önünde olamaz, olmamalıdır!
Frida’nın yönetmeniyle baş oyuncusu hepimize çok güzel, soylu bir armağan hazırlamışlar! Ellerine, bilinçlerine sağlık!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder