2 Haziran 2004 Çarşamba

NEVA ÇİFTÇİOĞLU

Neva Çiftçioğlu’nu bana Ankaralı dostum Ayşegül Okay tanıttı.Ayşegül’leyse,bu köşedeki “Kanser ve Beslenme” yazısı aracılığıyla tanıştım.
Ayşegül,doğal ve doğru beslenmeden Aydın Karlıbel’e,sinemadan operaya,kukla tiyatrosuna bütün alanlara meraklı gerçek bir yaşama sanatı uygulayıcısı.
Neva Çiftçioğlu da zaten sanırım müziğe ilgisinin sonucu tanıdığı bir insan:TRT’de izlenceler düzenleyen Vefa Çiftçioğlu’nun kardeşi.
Tıp okumuş;ama belli ki hekimlerin çoğu gibi yalnız serçe parmağımızla ya da saçımızın teliyle sınırlı değil ilgisi;bedenimizde kireçlenmelere neyin yolaçtağını merak etmiş,bunu araştırmış.Sonunda da bulmuş.
Ancak,bu konudaki çalışmasını özetleyen doktora savını öğretmenine verdiğinde,hem de hastaların yanında,şöyle kapağına bakılıp:haa,bu mu,doğruca çöpe,yanıtını almış;ve çalışma dosyası gözünün önünde gerçekten çöpe atılmış.
Bunun üzerine kalkıp Finlandiya’ya göçmüş;çalışması orada beğenilmiş,doçentliği onaylanmış;kireçlenmelere yolaçan etkene nanobakteri adını vermiş.
Kendisiyle yapılan söyleşide:Türk olduğunuz için tepki gördünüz mü? sorusuna:Türk oluşum,kadın oluşumdan daha büyük sorun yarattı,diyor.
Derken,rastlantı ve gereklilik,Finlandiya hükümeti buluşunu dünyaya açıklaması için Neva’yı 1996’da Amerika’ya gönderiyor;New York’taki Cold Spring Harbor Laboratuvarı’na gidiyor.Burada yaptığı açıklamaların sonunda,ünlü uzay araştırmaları kurumu NASA’yla ilişkisi başlıyor.
Neva bedendeki kireçlenme ve tıkanmalara yolaçan etkeni ararken,NASA aynı bakteriye Mars’ta rastlıyor;alıp inceliyor,yapısının Neva’nın nanobakterisiyle aynı olduğunu saptıyorlar;bunun üzerine yazışmalar başlıyor.Derken sonunda,böyle uzaktan yazışmakla olmuyor,gelin bizimle çalışın,diyorlar.
Ve Neva kalkıp Amerika’ya geliyor.
Geliyor,ve elbet ırkçılığın,ayırımcılığın doruğuyla karşılaşıyor;gümrükte arama taramalar.bin bir vize zorluğu.Ee, bütün insanlar kardeştir,bilim,uygarlık ortaktır dedikse ,o kadar da değil elbet!
Çalıştığı bölümdeki üstü,günün birinde açıkça:Senin Türk olmandan yoruldum,diyor;sofrada Müslümanlığını gözetip önüne domuz eti getirmemeye özen gösteren,ona tavuk sunan insanların kafa yapısına bakın!
ABD’den ya da AB’den gelen akıl hocaları,sabah akşam:Nedir bu Atatürk Atatürk?bırakın artık bu çağdışı dinsiz imansız adamı,ılımlı kilimli İslama sımsıkı sarılın! demiyorlar mı?
Ama işin çok daha acıklı bir yanı var;bütün baskılara karşın onların uyruğuna geçmeyen Neva,yurdumuzda hangi üniversiteye başvursa;hem ortaya çıkardığı bakteriyle ilgili ilâçların yapım ve satımında,hem de şimdilerde üzerinde çalıştığı yürek ve böbrek hastalıkları konusundaki çalışmalarında işbirliği yapma önerileri inatla,kabaca geri çevriliyor.Yalvarıp yakarıyor:gelin,bu buluşlarla elde edilecek gelir ülkemizde kalsın,dışarı avuç avuç para akıtmayalım,diyor,ama boşuna.
Ekinsel buyuruculuk(kültür emperyalizmi) bu olsa gerek: ille para pul verip çalıştırmanıza gerek yok,her açıdan geri bıraktırdığınız ülkelerdeki okumuşlar,gönüllü olarak sizin için çalışıyor;şu an başımızdaki siyasetçiler gibi,kendi yurtlarını köleleştirmek için canla başla çabalıyorlar.
Şimdiye dek,elde ettiği başarılardan dolayı,yalnız Ziraat Bankası eski Genel Yöneticisi’nden bir kutlama kartı almış;gözü gibi saklıyormuş.
Canım Nevacığım! Bakan,yönetici,işadamı,kısacası ağırlığı olan biri değilim;ama seni tanımaktan,seninle birlikte bir Anadolu,Atatürk çocuğu olmaktan sonsuz sevinç,övünç duydum !
İnsanlık günün birinde bu çılgınlıktan kurtulup doğal,evrensel özüne dönebilirse,şimdi oturtuğu tahtlardan katilleri indirip seni ve bezerlerini oturacak canım!


Cumhuriyet, 2 Haziran 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder