6 Eylül 2004 Pazartesi

TECAVÜZ ÇOCUKLARI”NI NE YAPMALI

Boşa vakit harcatmamak için soruyu baştan yanıtlayayım:daha ana karnındayken, analarıyla birlikte toprağa gömüp taşlamalı,kırk katırın kuyruğuna bağlayıp parçalatmalı,kaynar kaza atıp haşlamalı!
Yaşamak üzere yemeyi değil, yemek=tüketmek üzere oluşturulmuş şu küresel yağmacı ataerkil zorbalık zaten gizli ya da açık bunları yapıyor binlerce yıldır:töre kıyımları alkışlarla sürdürülmüyor mu?dünyanın dört bir yanında Tanrısal adaleti yerine getirmekle görevli erkekler kadınlarımızı,hani şu cennetin ayaklarının altında olduğu ninnisini söyleye söyleye taşa tutmuyor,delik deşik etmiyor mu?Bütün bu acımasız yaptırımlardan kazara kurtulanları ömür boyu tükrük yağmuruna boğup utançlar içinde,ayaklarının altındaki cennette değil,yerin yedi kat dibindeki cehennemde yaşatmıyor muyuz?
Ayrıca,şu cinsel saldırı kavramında da anlaşalım:bugün,dünyanın dört bir yanında,canımızın da,kafamızın da yaratıcı-oluşturucusu kadınlarımız sözümona yasal-dinsel kurallara uyarak başgöz edilmiş olsalar bile,gerdek gecesinden başlayarak,Tanrı’nın günü ırzlarına geçilerek yaşatılmıyor mu?
Yazılıp basılan bütün kitapları okuyamadım elbet,ama Birnur Şener’in Fakir’in Kıyısında’sını açıp bakarsanız,yana yakıla okula gitmek,öğretmen olmak,kırmızı ceket,kara etekle,öğrencilerinin önünde Cumhuriyet törenlerinde rap rap yürümek isterken,15 yaşında,ağzı sigara,ayakları leş kokan bir bilinçsiz zorba’nın koynuna dövüle dövüle atılışını okuyabilirsiniz.
Demek ki şu anda yeryüzünün her köşesinde çocuklarımızın tohumu tam anlamıyla tecavüzle atılmakta.
Ama zorba ataerkil düzensizlik,özü gereği binyüzlü olduğundan,olması gerektiğinden,ettiğini kendi gözünden saklamak üzere,belli aralıklarla televole söylemi yineler-yeniler,düzmece Kamutayları’nı toplar,yeni düzen-lemeleri konuşur;nitekim bizim ulu TBMM’si de,%99’sı erkek vekilleriyle geçenlerde toplandı,tecavüz çocukları’nı taşıyan anaların bu utanç verici yükten 20. haftada mı,yoksa 24.haftada mı kurtarılabileceğini karara bağladı.
Hey ulu Tanrım!bu ne yüzsüzlük,ne arsızlık!Dünyanın hiçbir temsilci meclisinde şu tecavüz’ü gerçekleştirenlerden söz edilmiyor! Oların kılına bile dokunan yok! Kırk bin yılda bir kazara yargıç önüne çıkarılırsa,yargıçlar,İbo’dan kıyasıya dayak yemiş Perihan Savaş’a dedikleri gibi:kadının sırtına sopa,karnına (sonra taştan taşa çalınmak üzere)sıpa gerektiğini anımsatıyorlar kırbaç şaklatarak!
Bu açıdan bakılınca,%99a’umuz cinsel saldırı çocuğuyuz;o yüzden hepimiz daha ana karnında yaralıyız,sevgi yerine utanç,kin,nefretle akıyor oluşan damarlarımızdaki kan;doğduktan sonra aynı acı sütle besleniyoruz;beyinlerimize aynı zehirli tohum ekiliyor.Sonuç?bütün dünyanın kadın-erkek yönetici-yürütücülerinin suratlarına bakın,sonucu tabak gibi görürsünüz.
Oysa ,Henri Laborit’nin deyişiyle,varlığını sürdürmekten,yerine yeni bir varlık bırakmaktan başka ereği olmaması gereken insanın,öbür memeli kardeşlerimiz gibi,dişilerin kararına dayanan gönüllü,aşk dolu sarılışmalar sonucu haz,sevinç içinde oluşturulması,yaşatılması,yetiştirilmesi gerekirdi.
Bugün,bilebildiğim kadarıyla,gebertilmek üzere ümmüğüne basılan küçücük Küba’nın dışında ,hiçbir ülkede bu evrensel doğal insan hakkı yürürlükte değil.Vah bize vahlar bize!


Cumhuriyet, 6 Eylül 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder