28 Mayıs 2008 Çarşamba

“SARI SICAK BİR PENCERE”

“kayınların arasında/ sarı sıcak bir pencere” demişti büyük ozan Nâzım Hikmet; 46 yıllık amansız Amerikan ambargosundan sonra bu dizeleri şöyle düzeltmek gerekiyor Küba’yı anarken: “mayınların arasında/ sarı sıcak bir pencere”.
O sarı sıcak pencere”ye bakmaya iki sevdalı Türk gitmiş bizim gibi: gazeteci Cüneyt Göksu ile fotoğrafçı Serpil Yıldız; 2003 Eylül’ü ile 2005 Nisan-Mayıs’ında birer ay kalmışlar. Ve Küba halkını, yaşamını yakından tanıyabilmek için, bizim gibi otellerde değil, özel casa’larda (evlerde) kalmışlar; genellikle kamu araçlarıyla, birçok yeri dolaşmışlar. Bu yüzden tanıklıkları daha dolaysız, daha sıcak.
Yine Nâzım Usta, Havana Röportajı adlı şiirinin biri yerinde: “Meğerse ne çok ve hemencecik söylenecek sözleri varmış/ genç sosyalist devrim mimarlarının/ işçilere, köylülere, aydınlara…” der; bizim gibi, Cüneyt Göksu ile Serpil Yıldız da o genç devrim mimarlarının 1492’den beri amansızca acımasızca sömürülmüş ezilmiş horlanmış bu güzelim halkın toplumsal yapısının tepeden tırnağa nasıl değiştirildiğini; başlangıçta ABD ile karşılıklı saygıya dayalı hakça ilişkiler kurmak isteyen, bunun için o ülkeye giden Fidel Castro’nun, özellikle halkının esenliği için kaçınılmaz saydığı toprakların köylülere dağıtılmasından sonra (üstelik bu dağıtılan topraklar arasında küçük de olsa bir toprak ağası sayılabilecek babasının da toprakları vardır) kaçınılmaz zorunluluktan ötürü adım adım Sovyetler’e yaklaşmasını; hele ünlü Sovyet füzeleri bunalımının ardından aradaki işbirliği ve yardımlaşmanın artışını; buradan alınan güçle ülkede okumaz yazmaz insan bırakılmayışını; bütün yurttaşların sağlık güvencesine kavuşturulmasını; devlet başkanından sokakları temizleyen adsız sansız insana dek herkese aynı saygı ve özenin gösterilişini; Küba’nın Ankara Büyükelçisi sayın Ernesto Gomez Abascal’ın da bir söyleşide üstüne basa basa vurguladığı gibi, askerler de içinde hiç kimseye en küçük bir ayrıcalık tanınmazken, ana karnından başlayarak bütün çocuklara nasıl inanılmaz bir ayrıcalık tanıdıklarını gözleriyle görüp saptamışlar.
Bütün dünyanın başlıca sorunu olan doğumdan hemen sonra ya da küçük yaşta çocuk ölümlerinin Küba’da hemen hemen sıfırlanışını; ortalama ömrün ABD’yle yarışırcasına 76’nın üzerine çıkışını; işsizlik diye bir kavramın bulunmayışını sevinçle, övgüyle yineliyorlar kitaplarında; ve hele 89’da Berlin Duvarı’nın, 91’de de SSCB’nin yıkılmasından sonra dışsatımın %85’ini bir gecede yitiren Fidel’in, BM’de, hani şu uygar (?) geçinen bütün ulusların temsilcilerinin karşısında, tam 4 saat konuşarak “bugün ABD’nin Küba’ya ve halkına uyguladığı, çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek bütün Kübalıları toptan yok etmeyi amaçlayan bu ambargo aslında tam bir SESSİZ ATOM BOMBASI’dır dediği zor dönemde topraklarını Devrim’den önceki yıllardaki gibi karasabanla sürmek zorunda kalışlarını; yakıt ve taşıt yokluğundan kamyonlara ya da derme çatma otobüslere sözün gerçek anlamında balık istifi gibi doluşup bir yerden öbürüne gidişlerini görmemiş olsalar bile, evlerinde yaşadıkları Kübalılardan dinlemişlerdir sanırım.
Onlar ilk gezilerini ancak 2003’ün Eylül’ünde yapabilmişler; oysa o yıl, 91’de başlayan insanlık-akıldışı direnmenin meyvesini verdiği; dolayısıyla Fidel’in ünlü Devrim Alanı’nda, 1 Mayıs kutlamaları sarısında, her zamanki gibi gözünün önünde toplanmış bir iki milyonluk kabalığa övünçle, sevinçle şunu haykırdı yıldı: “Düşüncelerin, dünyanın en gelişmiş, en karmaşık silahlarından çok daha etkili olduğu konusundaki köklü inancımız sarsılmadan sürmektedir. Öyleyse, Kesin Utkuya Dek Hep İleri!”
Bu dediği o kadar doğru ki, şu anda, 81 yaşında, yüzlerce öldürme girişiminden kurtulmuş, ama halkının, giderek dünya halklarının esenliği sağlığı mutluluğu uğrunda geçirdiği uygusuz gecelerin, sayısız gerilimin kaçınılmaz sonucu hastalığının yarattığı bedensel emeklilik döneminde düşünsel etkinliği bir an kesilmedi; tahıldan araba yakıtı yapmaktan bütün dünyayı bekleyen açlık, savaş, kıyım tehlikelerine değinen uyarıcı yazıları birbiri ardından boygösteriyor ABD’ye ve bütün öbür karartıcı anamalcı haber kaynaklarına inat kurdukları Latin Amerika Basın sitesinde.
Yaşama umudunuzu tazelemek, düşüncelerin her şeye karşın bütün silahları yeneceğine duyduğunuz inancı pekiştirmek istiyorsanız, hemen alın Beyaz Vizyon yayınlarının bastığı Sarı Sıcak Bir Pencere’yi!

Cumhuriyet, 28 Mayıs 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder