11 Ağustos 2004 Çarşamba

ASSOS KAZANIMLARI

Bu yıl Assos’taki ilk kazanım Taşyakalı bir yörük ailesi oldu.Gerçi Nurgül’le Hasan’ı iki yıldır tanıyorduk Kadırga Koyu’ndan;güneşlenip denize girdiğimiz koy boyunca sabahtan akşama dolaşıp kekik,uğur,heybe satarlardı.Onlar güzel gözlü Hanife ile acılı ama güleryüzlü Hasan’ın son iki çocukları;iki abla daha var:Cahide’yle Ünzile.
Nurgül bu yıl 10 yaşında,ama bedensel açıdan 6’sında kalmış gibi;alabildiğine zeki,canlı,çalışkan;kendi deyişiyle “kafası matematiği çok eriyor” o kadar ki,sınıfta yanında oturan arkadaşı yoklamalarda ona bakıp yazdığı için öğretmen kaldırıp başka yere oturtmuş.Ama Nilgün sonrasını da okuyup okuyamayacağını sorduğunda:Ben okumak isterim,ama bütçemiz yetmez” diyor.Aynı şey analarının yüz göz güzelliğini almış Ünzile ile Hasan için de geçerli,tıpkı milyonlarca benzerleri gibi.Türk askerlerinin başına çuval geçiren ABD ile onun yerli uşakları da zaten Köy Enstitüleri’ni bunun için kapatmışlardı;böyle zeki köy çocukları okuyup aydınlanmasın,soygun rahatça sürsün.
İkinci kazancımız,köydeki evimizin iki kapı ötesine bu yıl gerçek bir görsel şenlik getiren Önder Tokuç.
O daha talihli bir köy çocuğu;1970’te Manisa-Saruhanlı’nın Azimli Köyü’nde doğmuş;o köye kim bu adı vermişse,çok yerinde doğrusu;kanıtı,Önder.Bir çiftçinin 4 çocuğunun üçüncüsü;İlkokulu köyünde bitirmiş,1981’de İzmir’deki marangoz amcasının yanına verilmiş;91’de askere gitmiş;dönüşte 3 yıl daha marangozluk yapmış.Şimdi kendisinin de söylediği gibi,Köy Enstitüleri’ndekilere benzer bu somut eğitim sonra çok işine yaramış.Onun gönlünde resim varmış;1994’te dışardan girdiği sınavla Ortaokulu bitirmiş;1997’de gece Lisesi’ni bitirmiş,bir yıl ressam Selda Cengiz’in işliğine gitmiş.1998’de S.D.Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar Fakültesi sınavlarına girmiş hem resim,hem sahne sanatları bölümlerine girmeye hak kazanmış;üç gün düşündükten sonra sahne tasarımını seçmiş.O arada resim sevdası sürüyor.Ayrıca seramik bölümünde öğrenci yardımcısı olarak 4 yıl çalışmış.2001 yazında,bitirme çalışması olarak Alman Dışavurumcu Tiyatrosu’nu incelemek üzere Almanya’ya gitmiş.2002’de okul bitince,İstanbul’a göçmüş,televizyon dizilerinde önce yardımcı,sonra sanat yönetmeni olarak görev almış.Sonunda gönlündeki tutku ağır basmış,resme dönmeye karar vermiş.
Bu kararda,önce yardımcısı,sonra sevgilisi,şimdi eşi olan Özgün Başaran’ın payı büyük.
Özgün’ün geçmişi ve kişiliği adına çok uygun;ataları Selanikli;1.Dünya Savaşı öncesi soyun o günkü çiftinden baba ölüyor;genç kadın,üç oğlunu alıp Türkiye’ye göçmek üzere gemiye biniyor;ne yazık ki öğrenilemeyen bir nedenle o da gemide can veriyor.Kalan üç oğlan,anayurda ulaştıktan sonra,çil yavrusu gibi gibi saçılıyor.İçlerinden biri,sığınıp bakıldığı kurum dolayısıyla Asker Mustafa adı verilen,Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin,Özgün’ün deyişiyle,Gülpınar yolu üzerinde olduğu halde,”okumuşu en az” Kocaköy’üne yerleşiyor;torunu,Özgün’ün babası Murat Köy Enstitüsü’nde okuyabilme talihine eriyor;kendisi gibi bir öğretmen kızla evleniyor;iki kızları oluyor:Özgün’le Özge.
1999’da,Mimar Sinan Üniversitesi’nin Klasik Arkeoloji Bölümü’nü bitirip kazıbilimci oluyor;ve hoş bir rastlantıyla,Önder’in çalıştığı dizilerde o da sanat yönetmeni yardımcısı oluyor.
Önder tüketim toplumunun öğütümünden kaçmaya karar verdiğinde,el ele ilkin Ayvalık’a,Cunda’ya gidip ev-işlik arıyorlar;bulamayınca,Özgün,yumuşacık sesiyle sevgilisini alıp Behram’a getiriyor;Behram’ın Paşaköy’den görünüşü epey ürkütücüdür:yeşillik hemen hiç yoktur,Assos tepesindeki kayalar yaşama umudunuzu kırabilir.Nitekim,Önder’e de öyle oluyor;”ben burada bir gün bile duramam”diyor;Özgün yılar mı,elinden tutup önce camiye çıkartıp Kuzey’deki Kaz Dağları oyasını;sonra tapınağın kalıntılarına götürüp mavi denizi,Midilli’yi gösteriyor;en sonunda da iskeleye indirip mendireğe çıkarıyor:orada yürürken uyanıyor Önder’in içindeki sevi tanrıçası.
Bir köy evi bulup yerleşiyor,kışı geçiriyor;o arada,yeni bir ev-işlik arıyorlar;sonunda bizim sokağın köşebaşında yıkık bir ağıl- ev bulup,sözün gerçek anlamında kendi elleriyle tepeden tırnağa yeniden oluşturuyorlar.
Bütün bu inanılmaz serüven topu topu 10 aylık;evlilikleri de 15 günlük.
Yolunuz Assos’a düşerse,18 numaradaki,Özgün’ün kazıbilim bilgisiyle burada yaşamış ilk kavimden ödünç alarak koyduğu adla Leleg Resim ve Seramik İşliği’ni;binbir çiçekle bezeli,her yanından sebze fışkıran;ve elbet ürettikleri resim ve seramiklerle dolu doğal cenneti görün.



Cumhuriyet, 11 Ağustos 2004

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder