9 Nisan 2008 Çarşamba

AHMET MÜMTAZ TAYLAN’IN “CALİGULA”SI

Üç ay önce Ahmet Mümtaz Taylan’dan haberim bile yoktu; oysa o en sevdiğim sanat dallarında birinde 20 yıldır emek veriyormuş. Neyse, Demokritos bu eksikliği gidermek üzere çalışmaya koyuldu, üç ay önce bir sabah aradı, geldi; Albert Camus’nün Caligula’sını Eskişehir’de sahneye koyacağını, bunu şöyle şöyle yapmayı tasarladığını anlattı; söyledikleri benim düşündüklerime uygundu. Sonra çalışmaya gitti, bir süre sonra, elinde oyunun kitapçığı ve duvar duyurusuyla geldi, ikisi de çok güzel tasarlanmış, basılmıştı. Oyun 15 Mart’ta izleyicisiyle buluştu; biz gidemedik. Ama 2 Nisan’da bunu da gerçekleştirdik.
Sanırım Ahmet Mümtaz da benim kadar merak ediyordu anlattıklarının ne kadarını sahnede yapabildiğini söylememi; doğrusu, oyundan sonra birlikte gittiğimiz arkadaşım Nilgün Şarman’ın dediği gibi, şimdiye dek sahnede ya da perdede gördüğümüz Caligula’ların en iyisiydi. Ahmet Mümtaz Taylan, kendi deyişiyle, oyunu doğru okumuş ve daha önemlisi,en doğru biçimde tasarlayıp sahneye koymuş.
Oyunun yazıldığı günlerde de, günümüz Türkiye’sinde ya da dünyada en can yakıcı sorunu, yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişki; insanlar tarihin başlangıç dönemlerinde bütün güç ve erki kadına yakıştırdıkları dönemde işler çok daha kolay ve yumuşaktı sanırım; ama ne zaman ki erkek döllemedeki güç ve işlevini sezip kadını, ona bağlı olarak bütün dünyayı adım adım kendi egemenliğine (?) sokmaya girişti, her şeyin tadı kaçtı; hele buna bir de anamalcı talanın zorbalığı eklenince, dünya, yaşam cehenneme döndü; hâlâ çok acıklı ve kanlı biçimde orada.
Ahmet Mümtaz, doğru okuyup canlandırma’sında, geçmişle günümüzü kaynaştırmış; imparator da, senatörler de oyunun akışı içinde günümüze geliyorlar usul usul, dünün seçkinleri bugünün küresel mafyasına dönüşüyorlar, ve dillerden düşmeyen halkerkinin(demokrasinin) yerini göz göre göre içeri tıktığımız Doğu Perinçek’in yerinde adlandırmasıyla çeteerki (mafyokrasi) alıyor.
Oyunu izleyeceğimiz tiyatro-dinleti salonuna geldiğimizde gözümüze inanamadık: öteden beri başarılarını uzaktan işittiğimiz Yılmaz Büyükerşen, halktan toplanan vergilerin yağmalanmayıp yine halka döndürüldüğü zaman neler yapabileceğini somut olarak gözler önüne sermişti: bu dinleti-tiyatro yapısının şu anda İstanbul ya da Ankara’da bile benzeri yoktur; olanlar da biliyorsunuz yıkılma tehlikesi içinde.
Olasılık+gereklilik ikilisi yıllar önce, Eskişehir Büyükşehir Tiyatroları sanat yönetmeni sevgili Ergin Orbey’in Ahmet Mümtaz Taylan’dan, Bilgesu Erenus’un Misafir’ini sahneye koymasını istemesiyle işlemeye başlamış; şimdiki Sanat Yönetmeni vekili Sinan Demirer yeni bir oyun isteyince, Ahmet Mümtaz da, yukarıda değindiğim nedenlerle Caligula’yı seçmiş.
Oyunda görev alan Basri Albayrak, Nagihan Orhan, Sinan Demirer, Mert Kırlak, Sermet Yeşil, S.Berkay Akın, Murat Danacı, İsmail Dündar, Zafer Ergül, Ali Eyidoğan, Hakkı Kuş, Serhat Onbul, Yalçın Özen, Ercüment Yılmaz, Savran Perk, Özcan Akgöz, Hıdır Akaya, Ferit Demirbay, Yunus Derli, Ersin Umut Güler, Çetin Karabul, Şükrü Kaya, Özcan Yürük salonu dolduranların alkışlarını dolu dolu hak edecek güzellikte oynadılar.
Tayfun Çebi’nin yalın bezemi son derece işlevseldi; giysileri tasarlayan Funda Çebi , tarihin iki dönemini de başarıyla sahneye taşımıştı; Ersen Tunççekiç’ın ışıklandırması da yerli yerindeydi. Tolga Çebi’nin tasarladığı müzikler-efektler oyunun gücünü ve etkisini doruğa çıkaracak nitelikteydi. Oyunun beyaz kağıttan sahneye taşınmasında Ahmet Mümtaz Taylan’a yardım eden Şirin Aktemur Toprak ile Şafak Özen’in, yönetmen yardımcılığında Basri Albayrak ile E.Savran Perk’in emekleri hiç boşa gitmemişti.
Çok yerinde bir seçimle, İstanbul Uluslararası Tiyatro Şenliği, bu başarılı oyuna 28 Mayıs’ta AKM’de bir gün ayırmış; gerçek tiyatro severler şimdiden alsınlar biletlerini.
Önce Yılmaz Büyükerşen’i, Eskişehir’e kazandırdığı, kazandırmakta olduğu her şey için; Eskişehir Büyükşehir Tiyatroları’nda çalışan sevdalı gençleri, ve bu çarpıcı oyunu onlarla birlikte bize armağan eden Ahmet Mümtaz Taylan’ı yürekten kutluyor, alkışlıyorum.
bertanonaran@hotmail.com

9 Nisan 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder